FETÖ’cü Doktorun İlginç Savunması!
FETÖ’cü doktor Salih Zoroğlu kendini savundu. Zoroğlu, anne babayı zehirleme planının ‘kurgu’ olduğunu iddia etti.
- | Son Güncelleme:
- | Yeni Günaydın
FETÖ’cü doktor Salih Zoroğlu kendini savundu. Zoroğlu, anne babayı zehirleme planının ‘kurgu’ olduğunu iddia etti.
FETÖ’cü doktor Salih Zoroğlu, kendisine terapiye gelen çocuklara ilaç verip telkinde bulunarak ailelerini cinsel istismarla suçlattığı gerekçesiyle tutuklanmıştı. Tutuklanıp cezaevine gönderilen Zoroğlu, Birgün gazetesinden Timur Soykan’ın sorularını yanıtlayarak kendini savundu. Zoroğlu, çocuklara ketamin vermediğini iddia ederek, anne babayı zehirleme planının ise ‘yumuşatma’ olduğunu savundu.
Timur Soykan’ın yazısından ilgili bölüm şöyle:
Zoroğlu’nun çocuklara halüsinasyon ve bilinçte bölünme gibi yan etkileri olan Ketamin ilacı verdiği iddia ediliyor. Yani bu ilaç ÇKB’ye benzer yan etkilere neden oluyor. Uzmanlar bu ilaç ile ÇKB teşhisinin kesinlikle konulamayacağını anlatıyor.
Zoroğlu’na “Siz bu ilacı çocuklara enjekte ettiniz mi?” diye sordum.
Özetle şöyle yanıt verdi: “Ketamin, çocuklardaki kişilikleri ortaya çıkarmak için değil, bazı seanslarda yaşanılan dayanılmaz acı ve üzüntüyü hafifletebilmek için kullanıldı. Her ilacı olduğu gibi, bunu da dozajına uygun kullandım. Benim Ketamin kullandığım hastalar da 15 yaş üstü olup vücut kitle indeksi bakımından erişkin kabul ettiğimiz hastalardı. Tıpta asıl olan yaş değil hastalıktır. Hasta hikayesi alınırken ve teşhis koyulurken kesinlikle Ketamin kullanmadım.”
Çocuklar ve aileleri ise ilk seanslardan itibaren Ketamin verildiği konusunda ısrarcı. Doktorun bu ilacı ‘mucize’ olarak tanımladığını ve her seansta kullandığını anlatıyorlar. Aileler, doktorun bazı seansları ‘Zaten Ketamin yok, gelmesine gerek yok’ diyerek iptal ettiğini öne sürüyorlar. Şikayetçiler arasında 15 yaşından küçük çocuklarına Ketamin verildiğini iddia edenler bulunuyor. Ketamin aldığı saç telinde yapılan analizle ortaya çıkan 15 yaşındaki çocuk da var. Onun ailesi çok yüksek dozda Ketamin verildiğini öne sürüyor. Ailesi bu çocuğa Ketamin enjekte edilmesi sonucu oluşan şırınga izlerini fotoğrafladı. Bazı çocukların klinikte yüksek dozda Ketamin verilmesi nedeniyle fenalaştığı ve hastaneye kaldırıldığı öne sürülüyor. Zoroğlu’nun gizli kamerasında da bir çocuğa Ketamin verilen anların görüntüsü çıktığı öne sürüldü. Doktorun evinde ve ofisinde de yasa dışı elde edilmiş Ketamin bulundu.
KETAMİN SAVUNMASI
‘Zoroğlu’na Ketaminin yan etkileri ile ÇKB tanısı koydunuz mu?’ diye sordum. Şöyle yanıt verdi: “Hastalar sadece Ketamin etkisindeyken DKB değillerdir. Hasta diğer ilaçsız seanslarda da günlük hayatında da zaten DKB’dir. Ketamin’in yarılanma ömrü 15 dakikadır, tüm etkileri maksimum 45 dakikada ortadan kalkar. DKB tanısını Ketamin etkisi altında koymuyoruz. Dolayısıyla Ketamin’in yan etkileriyle DKB’yi karıştırmak gibi bir şey söz konusu olmuyor. Ayrıca Ketamin’in yan etkilerinin bizzat hastalığı taklit edebileceği bir halüsinasyon ve dissosiasyon tipi de yoktur.”
Ancak çocuklar ifadelerinde Ketamin’in etkisini detaylı şekilde anlattı. Ketamin sokakta uyuşturucu olarak da satılan bir madde ve çocukların anlatımları uyuşturucu tariflerine bire bir uyuyor. Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği açıklamasında Ketamin’in keyif verici, halüsinojen (hayal gördürücü) ve disosiasyon (bilinçte bölünme) etkileri olduğu vurgulandı.
Bir başka sorum şöyleydi:
‘Ya teşhisim ve yöntemim yanlışsa, bu çocuklar ÇKB değilse ve ben bu ailelere dünyanın en ağır suçlamasını yöneltirken haksızlık yaptıysam’ diye düşündünüz mü?
Zoroğlu’nun yanıtı şöyle oldu:
“Elbette düşündüm, düşünüyorum. Peki siz, “Neden aile açısından yaklaşıyorum, çocuk açısından yaklaşmıyorum? Bu ailelerin siyasi ve ekonomik güç ve ilişkileri nedir?” diye düşünmüyor musunuz? Başka bir deyişle, siz hiç haksız olma ihtimalinizi düşünmediniz mi? Bu durumda bütün istismarcıları cesaretlendirip faillere doktoru suçlama gibi bir seçenek sunduğunuzun farkında değil misiniz?”
Elbette haberi hazırlarken ‘Profesör haklı olabilir mi’ diye düşündüm. Ailelerin siyasi ve ekonomik güç ile ilişkilerine hiç tanık olmadım. Prof. Zoroğlu’nun uygulamalarına dair büyük suçlamalar varken bu aileleri cinsel istismar şüphelisi ilan etmek çok büyük haksızlık olur. Zoroğlu’nun suçlamalarında sadece çok tartışmalı bir yöntemle koyduğu tanılar var. Bu tanıların yeterli delil olduğunu savunuyor. Ailelerin Zoroğlu’ndan şikayetçi olduğu soruşturmada ise çok sayıda delil var. Hatta Zoroğlu’nun, babasının yüzlerce kez tecavüzüne uğradığını iddia ettiği çocukların muayenesinde buna dair tek bir bulgu yok.
ANNE BABAYI ZEHİRLEME PLANI YUMUŞATMAYMIŞ
“Bir kız çocuğunu, babasını çorbasına zehir katarak öldürmeye yönlendirdiğiniz iddiası hakkında ne dersiniz?” sorusunu yönelttim.
Yanıtı çok ilginç: “Yok çorba yok zehir yok şu yok bu, derken doğrudan bu kasıtla söylenmemiş, bir ergen için fantastik yaklaşımın etki gücünü de bilerek, hastanın tacizcisini öldürme isteğini anlayabildiğimi belirtmek amaçlı kurgusal söylediğimi kavrayabilmeniz için, travma ve DKB bilen ve tecrübeli bir psikiyatrist olmanız mı lazım? Güdümlü bir bakış olmadığında zaten açık çünkü… Terapi sırasında doktor hastayı yargılamaz, yargılamamalı. Hasta size hangi yaklaşımla geliyorsa o tavır ve yaklaşımlarını kabullendiğinizi ve ifade etmekte, hissetmekte özgür olduğunu bilmesini sağlarsınız. Çocuk, faili o anda yok etme, ardından da hemen kendisine zarar verme fikrinde iken, onunla uyumlu ancak bu fikirlerini de o an için yumuşatan/yavaşlatan söylemlerde bulunmak, sadece benim uyguladığım bir yöntem değildir, psikoterapinin temel prensiplerindendir.”
Psikiyatrist değilim ama bu bana hiç normal gelmedi. Çocuğun bu dönemde profesörün önerdiği yöntemlerle eyleme geçme ihtimali akla geliyor.
Salih Zoroğlu’nun bir kız çocuğu hastasına gizli kamera vererek odasına koydurduğu ortaya çıktı. Bunu sorduğumda şöyle yanıt verdi:
“O kamyonet ses veya görüntü kaydı yapmayan, sadece bluetooth özelliği olan bir hoparlördür. Kamera yerleştirilebilecek bir yeri de yoktur. Kliniğimden alındıktan sonra ne koydular, ne çıkardılar, ne eklediler bilemem.”
Kamera, hoparlörün adaptöründeydi. Hafıza kartı da içindeydi. Ayrıca bu kameradan çıkan görüntülerde, Zoroğlu’nun kamerayı denediği anlar da var. Klinikteki seansların kayıtları da kameradan çıktı, objektif hastalara doğrultulmuştu.
YORUMLAR
Yorum Yap