Çığlık Çığlığa…

Hayatın hiçbir yerinden tutunamayalım diye şeytan tüm enstrümanları ile geliyor üzerimize, doğaya müdahale ediyor, savaş çıkarıyor, nefret yüklü kalpli kim varsa salıveriyor orta yerine cihanın.

Ve ülkelerin başına dikiveriyor temsilcilerini.

Peki, neden bu harpte yenilmek üzereyiz?

Çünkü tembih dinlemeyen çocuklarız biz. Hepimiz birer Adem ve Havva'yız.

Uslanmak bilmeyen tembel bir yanımız var, ikna edilebilirliğimiz cehaletimizden.

"Oku!" diye başlayan emri bir türlü anlayamayışımızdan…

Okumak sükût ile olur, okumak ikrar ile. Biz hep ses ve gürültünün peşindeyiz.

Çığlık çığlığayız artık…

Eskiden koca koca ekranlarda idi çığlıklar, şimdi cebimize girdi, hatta her daim kulağımızda olsun diye kulaklık denen şeylerimizde.

Sosyal medyanın korkunç uygulamalarında;

Çığlık çığlığa…

Yalın değil, çıplak…

Hür değil, hadsiz…

Bilgili değil, ukalâ…

Savurgan…

Dağınık…

Tüketen…

Herkes "güzel", herkes "alim".

Ama kimse anne değil, kimse baba değil, kimse eş değil, kimse evlat değil…

Kimse kendine sadık değil…

Ve sonra herkes herkesten bir beklenti ve talep içinde. Herkes kendini biricik, eşsiz sanmakta…

Milyarlar içinde biri oysa herkes…

Tanrılık iddiası bilerek bilmeyerek almış başını giderken, binlerce "Tanrı" ya kendi ülkesinde ya başka başka ülkelerin sınırlarında yok olup gitmekte…

Hiç masumdu…

İçini biz doldurduk…